Şehit Diplomatlar

Türkiye'nin dış temsilciliklerinde görevli oldukları dönemde birçok memur ve aile üyesi, 1973 yılından bu yana düzenlenen hain saldırılarda şehit edilmiştir. Önemli bir bölümü diplomat olan bu kişilerin çoğu ESAK ve ASALA gibi Ermeni örgütler tarafından şehit edilmiş, katillerin ekseriyeti bulunamamıştır.



Bu konu bugüne kadar pek çok kitapta ele alınmışsa da, en kapsamlı çalışma emekli büyükelçi Bilal Şimşir'in iki cilt halinde yayımlanan ve toplam bin sayfayı bulan "Şehit Diplomatlarımız" adlı kitaptır. Şimşir bu kitapta yurtdışında görevdeyken suikastlar sonucunda şehit edilen, yaralanan veya yara almadan kurtulan memurlarımız ve bu saldırılar hakkında ayrıntılı bilgiler verir. Bu suikastlar arasında öne çıkanların tamamının işlendiği kitapta yer almayan bazı bilgiler ise diğer kitaplarda ve gazete arşivlerinde bulunabilmektedir.

Bir süredir araştırmakta olduğum bu konuda derleyebildiğim bilgileri, 2020 Mart ayı ortasından itibaren ABD'deki hayatı da durma noktasına getiren koronavirüs salgını nedeniyle bulduğum ilave vakitte Vikipedi'de özet bir tablo haline getirme olanağına eriştim.

Türkiye'nin dış temsilciliklerinde görevli kişiler ve aile üyelerine yönelik olarak 1973-1994 yılları arasında dünyanın çeşitli yerlerinde gerçekleştirilen söz konusu silahlı/bombalı saldırılara ilişkin tabloya bu adresten ulaşmak mümkündür. Tabloda silahlı saldırıya uğrayan kişiler, saldırının faili olan kişi ve örgütler, saldırının türü, tarihi, yeri ve koordinatları, ayrıca katillerin akıbetlerine ilişkin bilgiler de yer almaktadır.

Konu hakkında özet bilgi sunan bu çalışmada aynı zamanda, sayısı üzerinde anlaşılamayan "şehit diplomatlar" hakkında da bir sonuca ulaşma imkanı oldu.




Her bir saldırıda şehit olan veya yaralanan kişilerin unvanları ve pozisyonlarının yer aldığı yukarıdaki tabloya göre şu sonuçlara varılabilmektedir:

  • Mevzuattaki tanımlamalara göre hareket edecek olursak; saldırılarda 17 diplomatın ve 4 aile üyesinin şehit olduğu, 7 diplomatın ve 3 aile üyesinin yaralandığı görülmektedir. 
  • Dış temsilciliklerde çalışan devlet görevlileri diplomatik pasaport taşıdıkları ve diplomatik bağışıklıklardan faydalandıkları için tamamı diplomat farz edildiğinde ise; saldırılarda toplam 26 diplomatın ve 4 aile üyesinin şehit olduğu, 14 diplomatın ve 3 aile üyesinin yaralandığı görülmektedir. 
  • Bu sayıların haricinde, dış temsilciliğin bulunduğu ülkede yaşayan ve o temsilcilikte sözleşmeyle çalışan, dolayısıyla diplomatik bir statüsü bulunmayan memurlardan 4 Türk ve 1 yabancının yanı sıra 1 aile üyesinin şehit olduğu; ayrıca saldırılarda dış temsilcilikle herhangi bir bağı olmadığı halde hayatını kaybeden 3, yaralanan 7 kişi olduğu görülmektedir. 

Dolayısıyla Türk diplomatlara yönelik saldırılardan bahsederken, “1973-1994 yılları arasında Türk diplomatlara ve aile üyelerine yönelik silahlı saldırılarda 30 kişi şehit olmuş, 17 kişi yaralanmıştır. Bu saldırılar nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 39, yaralananların sayısı ise 24 olmuştur.” demek isabetli olacaktır. Bu sayılara ölen/yaralanan teröristler dahil değildir.

Tabii bunlar yalnızca diplomatik hedeflere yönelik saldırılardır ve aralarında Ermeniler tarafından yapılmayan saldırılar da bulunmaktadır. Dolayısıyla, "Ermeni terörünün yol açtığı facialar" başlığı incelendiğinde diplomatik hedeflere yönelik saldırılarda bu ayrım yapılmalı, ayrıca Ermeni örgütlerin 27 Ocak 1973 ile 23 Kasım 1986 tarihleri arasında listeleyebildiğim (ve aralarında temsilciliklerimize yapılmış, ölüm veya yaralanmayla sonuçlanmamış saldırıların da bulunduğu) 185 saldırısında yaralanan Türk ve yabancıların hesaba katılmalıdır.

1994 yılından sonra meydana gelen saldırılarda şehit olan veya yaralananların derli toplu bir bilgisine ulaşmak ise maalesef kolay olmadığı ve basına yansımış olanlarında dahi çelişkili bilgiler bulunduğu için bu hususları daha sonra yapılabilecek kapsamlı bir çalışmaya bırakmakta fayda var.

Yaşananlar bu şekilde sayıyla ifade edilince elbette haksız biçimde donuk duruyor. Halbuki gerçekleştirilen her bir saldırıda büyük dramlar, hazin aile faciaları ve kahramanlık öyküleri bulunmaktadır. Özmen ve Akbay ailelerinin yaşadıkları, Selçuk Bakkalbaşı ve Kemalettin Kani Güngör'ün aldıkları yaralar sonucunda felç kalmaları, namlunun ucundaki nice kimsenin yaralandığı halde teröristlerin peşinden gitmesi, en az dokuz kişinin kendilerine yönelik saldırılarda şans veya dikkat eseri yara almadan kurtulmaları, bu konuda anlatılan ve konuşulanlar arasında geri planda kalmaktadır.

Bütün bu yaşananları olabildiğince geniş biçimde kayda geçiren emekli büyükelçi Bilal Şimşir başta olmak üzere tarihçi ve gazetecilerimize hepimizin teşekkür borcu vardır.

Comments

Popular Posts