Sevdiğini Öldürmek

19. asrın peygamberlerinden Oscar Wilde'ın birçok eseri ve bugün bile dilden dile dolaşan vecizelerinin önemli bölümü, hayatının tadını çıkardığı zamanlarda insanlığa sunulmuştur. Hatta bana sorarsanız, keyfi o kadar yerindeydi ki, o güzel günlerde ciddi ve derinliği olan bir yazı yazmak istediğinde bunu çok da becerememiştir. Vera veya Nihilistler ile Sosyalizm ve İnsan Ruhu eserleri bu duruma örnek gösterilebilir. 

Ne var ki Wilde'ın hayatının son beş yılı, yetişkinliğinin büyük bölümünde keyfini sürdüğü huzurun ve şaşaanın keskin bir kontrastını oluşturmuştur. Hapse girmesiyle başlayan bu karanlık dönemde adi bir suçlu gibi hüküm giymek, toplumdan dışlanmak, ailesini ve arkadaşlarını kaybetmek, gelirinden ve mal varlığından olmak ve hepsinden acısı, bunların hiçbirini geri kazanamayacağını bilmek gibi felaketler yaşamıştır. Güzel günlerinde hayatı müstehzi biçimde hafife alan Wilde, son beş yılında ise hayatı yine hafife almıştır, ama bu sefer nihilist biçimde.

Bu beş karanlık yılın girizgahı olan Reading Hapishanesi'nde geçirdiği zamanın Wilde'a kattıkları ve ondan götürdükleri malumdur. Bu sırada kaleme aldığı Reading Zindanı Baladı ise, söz konusu kontrasta yaraşır biçimde, hem ciddi hem de muhteşemdir. Tek romanından sonra dünyada belki de en çok satılan eseri olan bu balatta Wooldridge'in hikayesinden mülhem biçimde hayat, ölüm ve sevgi kavramları karanlık ve fevkalade biçimde ele alınır. 

Şiirin en meşhur bölümü ise, hem başında hem sonunda yer verilen, "Yet each man kills the thing he loves" sözüdür. Bendenizin müteşebbisi olduğu ve ilk defa 2014 yılı sonunda yayınlanan tercümede bu ifade "Herkes öldürür sevdiğini" şeklinde yer almıştır. Bu söz, haklı olarak, yıllardır birçok yerde pek çok kere kullanılmışsa da, işaret ettiği anlam konusunda bir fikir birliği olduğunu söylemek zordur. Bu nedenle, Wilde'ın bütün eserlerinin yanı sıra hakkındaki yazılardan da epeyce nasiplenmiş biri olarak, bu sözün ne anlama geliyor olabileceğine dair efkarımı kısaca yazmak istedim. Sonuçta ise ortaya sekiz düşünce çıktı:

1) İnsanın zarar vermeye en yatkın olduğu kişi, en çok sevdiği kişidir. İnsan, bir hiddet anında sevdiğine manevi ("bitter look") veya fiziksel zarar ("a sword") verebilir, bu zarar bazen kalıcı da olabilir.

2) İnsan, sevdiği kişiye makbul biçimde sevgisini gösterir ("flattering word", "a kiss"), o kişi de bu münasebetle kendisine sevgi gösterene aşık olur ve onu unutamaz, bu da manevi ızdıraba yol açar.

3) İnsan, sevdiği kişiyi yanlış biçimde sever ("hands of lust", "hands of gold") ve o kişinin duygusal olarak kendisinden uzaklaşmasına neden olur. Yani sevdiği kişiden sevgisinin karşılığını alma ihtimalini kendi eliyle bitirir.

4) İnsan, aşık olduğu kişiye mutlak olarak kavuştuğunda ona kavuşmanın heyecanı er ("when they are young") ya da geç ("when they are old") biter; aşık olunan kişi hiç değişmese bile, özellikleri aşık olanın gözünde hafifler.

5) İnsan, sevdiği kişiden her duygu, düşünce ve eylemin en iyisini bekler. Sevdiği kişide bu yüksek beklentileri karşılamayan (gayet olağan da olsa) bir eksik veya yanlış gördüğü zaman da sevdiği kişi onun gözünde artık eskiden kör biçimde aşık olduğu kişi değildir; çünkü değerden düşmüştür, imgesel ölümü gerçekleşmiştir.

6) Bütün bu olaylar sırasında kimi insan yeteri kadar sevmez ("some love too little"), kimi haddinden fazla sever ("some too long"), kimi sevgisini başka bir şeye karşılık olarak sunar ("some sell") ve kimileri de sunulan bu sevgiye talip olur ("others buy"). Ama sevdiğine mutlaka bir zarar verir.

7) Yukarıda belirtilen şekillerde, insanın sevdiğini manen veya maddeten uzaklaştırması ve zarara uğratması sürecinde bazı insanlar çok göz yaşı döker ("some do the deed with many tears"), soğuk kalpli bazıları ise gözünü bile kırpmaz ("and some without a sigh"), dolayısıyla bu süreçte fail olan kişi de mutlaka zarar görecek diye bir şey yoktur ("yet each man does not die").

8) Son olarak, yukarıda belirtildiği gibi, herkes sevdiğini bir şekilde öldürecekse (fiziksel zarar, manevi ızdırap, değerden düşme, kendinden uzaklaştırma vs.) ve bu süreç kaçınılmazsa, insan yol yakınken sevdiği kişinin yaşamına son vermelidir ki sevilen kişi bu ızdırabı yaşamasın ("the kindest use a knife", "brave man with a sword").

Elbette burada cinayete azmettirme gibi bir durum yok. Zira yeteri kadar mecazi olan bu bölümde kastedilen husus tamamen şairanedir, mübalağadır, his tarifidir. Bir muaşakanın kaybeden tarafı olarak "keşke ölseydim de bunları yaşamasaydım" feryadıdır.

Nitekim Wilde'ın hayatına bakarsak, aşık olduğu kişinin kendisini sürüklediği yolun sonunda her şeyini kaybederek hapse girmesi, üstelik o kişi tarafından terk edilmesi, fakat Wilde'ın onu sevmeye devam etmesi şeklinde bir kadersizlik yaşadığı, müessif de olsa hakikattir. 

***

Baladın ilgili bölümünü de unutmadan buraya bırakayım:

“Yet each man kills the thing he loves,
By each let this be heard,
Some do it with a bitter look,
Some with a flattering word,
The coward does it with a kiss,
The brave man with a sword!

Some kill their love when they are young,
And some when they are old;
Some strangle with the hands of Lust,
Some with the hands of Gold:
The kindest use a knife, because
The dead so soon grow cold.

Some love too little, some too long,
Some sell, and others buy;
Some do the deed with many tears,
And some without a sigh:
For each man kills the thing he loves,
Yet each man does not die.”



Comments

Popular Posts