ABD'nin başkenti neresidir?
Vaşington'da çalışmaya başladığım günden bu yana, bu kentin adını kullanmam gereken resmi ve gayriresmî ortamlarda en çok karşılaştığım sorulardan biri de "Neden Washington'a Vaşington diyorsunuz?" olmuştur.
Kısa cevap: Dönemin şartlarında şekillenen Osmanlı adetinin sürdürülmesi.
Uzun cevap ise şöyle:
1) Fransızca etkisi: ABD'nin uluslararası siyasette adının duyulmaya başladığı dönemde milletler arasında en çok kullanılan dil (lingua franca) Fransızca idi. Fransızlar da Washington kelimesini “vo(a)şingtın” değil, "Vaşington" olarak okuyorlardı.
2) Osmanlı kullanımı: ABD'nin başkentini Fransızca kullanımdan öğrenen Osmanlıların bu kenti kendi dillerinde Vaşington şeklinde yazmak için başka bir sebepleri daha vardı. 1928’deki Harf Devrimi’nden önce Türklerin Arap alfabesi kullandıkları Osmanlı döneminde yabancı isimlerin yazımında transliterasyon değil, transkripsiyon yöntemi kullanılırdı. Çünkü Latin ve Arap alfabeleri arasında transliterasyon çok da mümkün olmadığı gibi, isimlerin telaffuzlarına uygun biçimde Türkçede yazılması tercih edilirdi. Fakat bu da Arap alfabesindeki harf yetersizliği nedeniyle her zaman mümkün olmazdı. Dolayısıyla Osmanlılar ABD'nin başkentinin adını ABD'liler gibi yazmak isteseler de, Washington kelimesi Arap alfabesinde birebir telaffuzuyla “vo(a)şingtın” olarak yazılamadığı için “Vaşington” telaffuzuna karşılık gelecek harfler seçilmiştir.
İlk sesli harfi A değil O olarak yazmak isteseler kelimenin başında peş peşe iki vav harfi olacaktı. Son sesli harfi I/İ olarak yazmak isteseler de o kelime yüksek ihtimalle Vaşingtin veya Vaşingteyn olarak okunacaktı ki bu hata olasılığı son iki harfin (te ve nun) arasında bir vav harfi konarak bertaraf edilmiş ve Washington kelimesi Türkçe yazıma “Vaşington” olarak geçmiştir. Nitekim Firenze’yi Floransa, Landın’ı Londra, Maskva’yı Moskova, Viğn’i Viyana, Münşın’ı Münih olarak Türkçeleştiren mantık da (üçüncü milletlerin etkisinin yanı sıra) kısmen bu şekilde işlemiştir.
3) Erken dönem Cumhuriyet uygulamaları: Harf Devriminden sonra, özgün yazımı Latin harfleriyle yapılan kelimelerin transkripsiyonuna veya transliterasyonuna gerek kalmamış, Batılı isimler olduğu gibi Türkçede yazılmaya başlamıştır. Bu süreçte transkripsiyon uygulamasına bir dönem başvurulmuş, ayrıca Türkçede olmayan harflerin en yakın harfle ikame edilmesi yoluna gidilmiş olsa ve Cumhuriyetin ilk yıllarından kalma eserlerde bunu hala görebiliyor olsak da, bu uygulama pek tutmamış, isimler olduğu gibi yazılmaya başlamış ve elden geldiği kadar özgün telaffuzla söylenir olmuştur. Elbette bu usul de Türkçede yeni yeni kullanılmaya başlayan yabancı yer ve kişi isimleri için geçerli olmuş, eski zamanlardan beri kullanılagelen kent ve ülke isimleri bu kapsama alınmamıştır. O dönem ABD’nin başkentinden Türkçede en çok bahsedenler devlet memurları ve gazeteciler olduğu ve onlar da Osmanlı döneminden kalma oldukları için Vaşington kelimesini kullanmaya devam etmişlerdir. Bugün de Türk Dil Kurumu, yabancı özel adların yazılışına ilişkin kurallarda "Eskiden dilimize yerleşmiş bazı Batı kökenli kişi ve yer adları Türkçe söylenişlerine göre yazılır," der; her ne kadar örnekler arasında Vaşington yer almasa da.
4) Dönemin şartları: Osmanlı-ABD
ilişkileri 1830 yılında tesis edildiğinde ABD’nin başkenti, Virginia ve
Maryland eyaletlerinin verdiği toprak parçaları üzerinde 1790 yılında kurulan
ve “District of Columbia” adı verilen, eyalet
niteliği taşımayan bir bölgede bulunan “Washington” kentiydi. Bu dönemde
District of Columbia bölgesinde beş “şehir” bulunmaktaydı (Washington City,
Georgetown, Alexandria, Washington Country ve Alexandria County) ve dolayısıyla
o dönemde “Washington = District of Columbia” değildi.
Kölelik tartışmaları nedeniyle Virginia’dan gelen toprakların (Alexandria ve
Alexandria County) 1847’de Virginia’ya dönmesiyle District of Columbia’da
yalnızca üç idari birim kaldı. Bu birimler arasındaki sınırlar 1871’de
kaldırıldı; diğer bir deyişle Georgetown ve Washington County birimleri
Washington’a katıldı ve District of Columbia bölgesi tek şehirden ibaret hale
geldi. Bu dönemde ABD'nin başkentinin Türkçe'de (Arap harflerinde) D.S
(dal ve sin) olarak yazılması ihtimali teknik olarak belirmiş olsa da, bu
olasılık gerçeğe dönüşmemiştir. Bu gelişmeler Osmanlı-ABD ilişkilerinin
tesisinden önce gerçekleşmiş olsaydı belki her şey farklı olabilirdi.
5) ABD’deki yer isimlerinin yazılışı: ABD’de bulunan
mahallelerin, semtlerin, bölgelerin, kasabaların, şehirlerin ve eyaletlerin
isimlerinin “<küçük idari birim adı>+<virgül>+<hiyerarşide bir üstte bulunan idari birim adı>”
biçiminde yazılması adet olduğu gibi, benzer isimler nedeniyle bir
zorunluluktur da. 1871 öncesinde Washington kentini tarif ederken “Washington,
District of Columbia” veya “Washington, D.C.” yazmaları da bundandır. Fakat
1871’den itibaren pratikte “Washington = District of Columbia” haline
geldiği için buna pek gerek kalmamış olsa da, hem kural gereği hem alışkanlığın
devamı hem de Pasifik kıyısında bulunan ve 1889’da ABD’ye katılan Washington
adındaki eyaletle karıştırılmaması için “Washington, D.C.” ifadesinin kullanımına
devam edilmiştir.
Tabii ABD’de bütün bunlar olurken bunların hiçbiri doğal olarak Osmanlı Devleti’nin umurunda olmamış ve “ABD’nin başkenti neresidir?” sorusuna hep “Vaşington” cevabı verilmiştir.
6) Dünyanın geri kalanındaki yer isimlerinin yazılışı: Dünyanın hemen her yerinde, özel bir durum olmadıkça, bizim
gibi sıradan insanların hem siyasi hem de sosyal olarak dikkate aldıkları iki
idari yapılanma bulunur: şehirler ve ülkeler. Şehirlerin altındaki idari
birimler ile şehir ve ülke arasında kalan idari birimler genellikle dikkat
çekmez. Katalonya, Hong Kong, İskoçya, Tibet gibi şehir ve ülke arasında kalan
idari yapılar geniş ölçüde bilinirler, çünkü buralar parçası oldukları
ülkelerin geri kalanından kayda değer ölçüde farklı özellikler arz ederler.
Bunların dışında, Milano’nun hangi bölgede yer aldığı, Münih’in hangi idari
yapılanmanın parçası olduğu, Rusya’da hangi kentin hangi oblastta yer aldığı
gibi bilgiler yalnızca yerel halkın veya ilgilisinin umurundadır. Dolayısıyla
Washington kentinin parçası olduğu District of Columbia bölgesi sadece
ilgililerin bildiği, geri kalan insanların ilgisini çekmeyen ve ABD dışında
bilinmesi çok da gerekmeyen bir bilgi halini almaktadır.
Bunların dışında, posta adresleri dışında Türkçede bir bölgeden bahsedilirken “<küçük idari birim adı>+<virgül>+<hiyerarşide bir üstte bulunan idari birim adı>” formülü ("Ortaköy, İstanbul" gibi) yerine “<hiyerarşide üstte bulunan idari birim adı>’nın <küçük idari birim adı>+<şehri/bölgesi/semti/mahallesi>” ("İstanbul'un Ortaköy semti" gibi) formülü kullanılır.
Bu iki sebep (üst birimin önemsiz sayılması ve kent tarif yöntemi) Türkçede Washington’dan sonra D.C. yazılmamasının pratikteki nedenini oluşturur.
Bunların dışında, posta adresleri dışında Türkçede bir bölgeden bahsedilirken “<küçük idari birim adı>+<virgül>+<hiyerarşide bir üstte bulunan idari birim adı>” formülü ("Ortaköy, İstanbul" gibi) yerine “<hiyerarşide üstte bulunan idari birim adı>’nın <küçük idari birim adı>+<şehri/bölgesi/semti/mahallesi>” ("İstanbul'un Ortaköy semti" gibi) formülü kullanılır.
Bu iki sebep (üst birimin önemsiz sayılması ve kent tarif yöntemi) Türkçede Washington’dan sonra D.C. yazılmamasının pratikteki nedenini oluşturur.
Peki neden Vaşington ve Şikago diyoruz ama Bastın, Niu York, Mayemi, Arkınsoğ demiyoruz?
- ABD’nin Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar, hatta İkinci Dünya Savaşı’na kadar dünya siyasetinde sınırlı bir öneme sahip olduğu bir ortamda ve Türklerin bütün siyasi gündeminin Avrupa’daki gelişmelerden ibaret olduğu bir dönemde, başkent Vaşington hariç, ABD’nin yalnızca öne çıkan şehirleri bilinir, bunların adları da ticaret vesilesiyle zikredilirdi. Dolayısıyla Arkansas’tan, Massachusetts’ten, Seattle’dan, Los Angeles’tan çok fazla Osmanlı vatandaşının haberi yoktu, duysalar da yazmalarına gerek yoktu ve Fransızların telaffuz ettiği biçimde telaffuz etmeleri yeterliydi.
- Boston, New York, Miami gibi kentlerin adlarının transkripsiyonuna çok ihtiyaç olmadığı takdir edilecektir. Hatta o zaman lingua franca olan Fransızcada da bu isimlerin İngilizce telaffuz kurallarına göre değil, Fransızca telaffuz kurallarına göre (bostson, nevyork, miyami vs.) anıldığını tahmin etmek zor olmaz. Chicago’nun ise hem Fransızcada aynı şekilde telaffuz edilmesi, hem de Arap harfleriyle “cıhicago” yerine “Şikago” olarak yazılmasının daha kolay ve yerinde bir yöntem olarak görülmesi, Chicago’nun Şikago olmasında etkili olmuştur.
- İki ülke arasındaki siyasi, ticari ve sosyal ilişkilerin özellikle 20. yüzyılda gelişmesiyle birlikte ABD’deki kentlerin isimleri Türkçede daha çok bilinir olmuştur Ama Harf Devrimi çoktan gerçekleştiği için bu kentlerin adlarının transkripsiyonuna gerek kalmamıştır. Bu yüzden Los Angeles’a Losencılıs dememiz için bir sebep yoktur.
Başkente Vaşington diyorsanız, eyalet olan Washington’a ne diyorsunuz?
"Washington eyaleti" diyoruz. Olur da bu eyaletin adını başkentin adının zikredildiği bir yerde zikretmek gerekiyorsa bu sefer de “Vaşington” yerine “Başkent Vaşington” diyoruz.
O zaman basında ve sosyal medyada neden ABD'nin başkentine "Washington" deniyor?
Onu onlara sormak lazım. Dışişleri Bakanlığı yabancı isimlerin Türkçede nasıl yazılacağını belirleyen kurum değildir, ama Cumhuriyetten eski geleneklerinin bazılarını sürdüren bir kurumdur. Yabancı isimlerin yazılışı konusunda örnekler vermek yoluyla yol gösteren Türk Dil Kurumu da bildiğim kadarıyla Vaşington hakkında bir öneri sunmuyor. Ama basında Washington yazımının yaygınlaşması, Dışişleri Bakanlığı'nın Vaşington yazımının tuhaf karşılanmasına neden olmuştur.
***
Bütün bunlar, ABD'nin başkentine neden "Vaşington"
ve Türkiye'nin ABD'nin başkentindeki temsilciliğine neden "Vaşington
Büyükelçiliği" dendiğinin açıklamasıdır.
Comments
Post a Comment